4 Ocak 2019 Cuma

En çok kazanan avukatın sırları: Ahmet Pekin

En çok kazanan avukatın sırları







Barış Soydan

 Turkishtime özel röportaj
Ahmet Pekin yılda 25 milyon TL kazanıyor. Ticari hukuk alanında uzman bir isim. Özellikle şirket birleşme ve satın almalarında onsuz bir masa düşünülemiyor. “Avukatlığın maddi ve manevi tatmini yüksek” diyen Pekin'e göre avukatlık aynı zamanda çok tehlikeli bir meslek. Asla hata yapma lüksünüz yok.

“Ben para kazanmak için avukat olmadım. Para kazanmak benim için amaç değil araç oldu.  Para kazanmak için avukat olursanız başarılı olamazsınız. Ben bu işe başladığımda paralar paçamdan akmıyordu. Ay sonunu zor getiriyordum”. Bu sözler ünlü Avukat Ahmed Pekin'e ait. Pekin 2013'te ödediği 9 milyon TL vergi ile “Türkiye'nin en çok kazanan 50 avukatı” içinde ilk sırada yer alıyor. Üstelik bu rakam ona en zengin iş insanları arasında da yer kazandırıyor. Yıllık kazancı 25 milyon TL. Ticari hukuk alanında uzman bir isim. Özellikle şirket birleşme ve satın alma sözleşmelerinde onsuz bir masa düşünülemiyor. 1984 yılında İstanbul'da hukuk macerası başlayan Pekin 30 yıldır kurumsal bir şirket oluşturmak için çalışıyor. Pekin&Pekin Hukuk Bürosu'nda 50'den fazla avukat çalışıyor. Önemli sözleşmelerde ve hayati davalarda onun imzası var. Pekin'e göre, avukatlığın maddi ve manevi tatmini yüksek olsa da çok tehlikeli bir meslek. Asla hata yapma lüksünüz yok.

Vergi listesinde isminiz ilk sıralarda geçiyor. Bunun nedeni olarak neler söylersiniz? Avukatlar çok mu kazanıyor?
Türkiye'de 85 bin avukat var. Hepsinin çok para kazanması mümkün değil. Ama bunların içinde tabiki çok başarılı olanlar var ve onlar da verdikleri hukiki hizmetin karşılığını alıyorlar.

85 bin avukat var diyorsunuz ama adı ilk sırada yazan sizsiniz. Neden diğerleri değil de siz? Bu başarının altında hangi etkenler var?
Ben para kazanmak için avukat olmadım. Para kazanmak benim için amaç değil araç oldu her zaman. Benim için öncelik, mesleğimi en iyi şekilde yapmak. Para kazanmak için avukat olursanız başarılı olamazsınız. Ben bu işe başladığımda paralar paçamdan akmıyordu. Ay sonunu zor getiriyordum. Buna rağmen kendi uzmanlık alanım olarak gördüğüm ticaret hukuku, iş hukuku dışında herhangi bir dava kabul etmedim. Boşanma davası kabul etmedim. Bu işin ilk kuralı uzmanlaşmadır.

Avukatlığın bıçak sırtı noktaları nelerdir?
Bizim mesleğimiz aynı zamanda tehlikelidir. Doktor hastaya doğru müdahaleyi yapmazsa hasta ölür ve iş orada biter. Ama bizde öyle değil. Hata yaparsanız, temsil ettiğiniz insan her gün ölür. Çünkü o kararı düzeltmeniz artık mümkün değildir. Kendi kendinize bunun muhasebesini yaptığınızda huzurunuz kalmaz. Bu meslek insanı vezir de eder rezil de.

Başarınızda payı olan davalardan birkaç örnek verebilir misiniz?
1987-88 yılında başlayan Kemal Horzum davası benim dönüm noktalarımdan biridir. Ben davayı 1991 yılında devraldım. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal davanın takipçisiydi. Karmaşık ve zorlu bir davaydı. Bir sebeple dava bana geldi. Ben asla bir davanın ortasından girmem, bu benim prensibimdir. İsterlerse bana dünyayı versinler ama yine de kabul etmem. Çünkü temelinden itibaren inşaatı siz kurmazsanız o binanın çökme ihtimali yüksektir. Ama dava o kadar zorluyduki, açıkçası kendimi denemek istedim. Kendimle yarışmak istedim. Nihayetinde davayı biz kazandık. Kemal Horzum zimmet davasında en üst ceza ile yargılandı. O zaman bu dava TRT'de canlı yayınlanıyordu. Herkes beni orada izledi. Benim de ünlenmem bu dava ile oldu.

Neden ticaret hukukunu seçtiniz?
Çünkü hukukta en grift, en karmaşık alanlardan biri. Boşanmada ya da diğer alanlarda böyle değil. Ticaret hukukunda alan çok geniş. Eğer alan genişse öğrenilecek çok şey var demektir.

Şirket satın alma ve birleşmelerinde şu sıralar bir hareketlilik var mı?
Şu anda bir hareketlilik yok. Bunun sebebi seçim dönemi. Yabancı yatırımcı seçim sonuçlarını bekliyor. Yabancıları Türkiye'de yatırım yapmaya teşvik eden iki unsur vardır: Ekonomik ve siyasi istikrar. Koalisyon hükümeti kurulunca yatırımcılar bu iki istikrarın gerçekleşip gerçekleşmediğine bakacaklar. Eğer gerçekleşti ise yatırımlar yeniden başlayacak. Yabancıların gözünden koalisyon hükümeti çok daha olumlu karşılanıyor. Çünkü büyük çoğunluğu kapsayacak. Uzlaşma ortamı oluşacak. Şu anda durgun olan piyasa da böylelikle canlanacak.

Şirket birleşme/devralma sözleşmelerinde hangi hususlara dikkat etmek gerekir? Riskleri nelerdir?
Bu sözleşmeler avukatlara çok fazla sorumluluk getirir. Hata yapma şansınız yoktur. Eğer bir hata yaparsanız bunun bedelini iki şekilde ödersiniz. İlki, yaptığınız hatanın karşılığında müvekkilinizin bir zararı doğduysa onu ödersiniz. İkincisi ise bütün kariyeriniz biter. Bu paradan çok daha değerlidir. Bin tane başarılı iş yapın ama bir tanesinde hata yapın bir daha kendinizi asla toplayamazsınız. Benim meşhur bir söylemim vardır: “Ben Kuzey Kutbu'nda bir hata yapayım, bana orada avukatlık yaptırmazlar”.

Bir avukat olarak sizi buraya getiren elbette mesleki üstünlüklerinizdir. Ancak ticari yetenekler de gerekmez mi? İkisi arasında nasıl bir yönetim var?
Ben mesleğe İzmir'de başladım. 1984 yılında İstanbul'a taşındım. Çünkü İzmir'de ufkumu geliştireceğime inanmadım. Ve o tarihten itibaren tek başına avukatlığın da yapılamayacağını anladım. Çünkü bir insanın 24 saati bu kadar işi bitirmesi için yetmez. Ben de o tarihten itibaren hem insana hem teknolojiye yatırım yapmaya başladım. Ve bunun sonunda kurumsallaşmaya başladık. 2008 sonunda 23 yılda bu avukatlık bürosunu bir kurum haline getirdim. Burası şimdi bir makine gibi çalışıyor. 24 saat 365 gün açıktır. Aşağıdaki kapı hiçbir zaman kilitlenmez. Biz yurtdışı ile çalışıyoruz. Dünyanın her yerinden müvekkilimiz var. Onların ihtiyaçlarına her an cevap verebilmeliyiz. Aksi düşünülemez.


BAŞARININ İKİ SIRRI

UZMANLAŞMA: Bu işin ilk kuralı uzmanlaşmadır. Hukuk çok derin bir bilim, hepsini bir anda bilemezsiniz. Bir yerde boşanma, bir yerde arazi ihtilafına bakamazsınız. Her şeyi bilemezsiniz. Ama alanı daraltırsanız bilginiz uzmanlığa doğru gider.

İLKELİ OLMA: Bu işte ilkeli olmak önemliBen asla bir davanın ortasından girmem, bu benim prensibimdir. İsterlerse bana dünyayı versinler ama yine de kabul etmem. Çünkü temelinden itibaren inşaatı siz kurmazsanız, o binanın çökme ihtimali yüksektir.


KAYNAK: http://www.turkishtimedergi.com/arastirma/en-cok-kazanan-avukatin-sirlari/

Avukatlıkta alan seçimi ve uzmanlaşma

Avukatlıkta alan seçimi ve uzmanlaşma 

Mesleğe yeni başlamış / başlayacak avukatlar, meslekte başarılı olmanın, bir veya birkaç özel hukuk dalında seçim yaparak uzmanlaşmaktan geçtiğini kavramış durumdalar. Çok uç bir uzmanlık dalı seçilmediği müddetçe ( örneğin deniz ticaret hukuku, devletler hukuku gibi ), doğru pazarlama yöntemleriyle müvekkil portföyü oluşturmak da düşünüldüğü kadar zor değil. Uç dallar için de bu mümkün elbette ancak bazı hukuk dallarına (iş hukuku, ceza hukuku, borçlar hukuku, miras hukuku gibi) ilişkin ihtilaflar, diğerlerine oranla daha sık yaşandığından, bu dallarda uzmanlaşmak, mesleğe yeni başlayanlar için daha mantıklı gelmektedir. Ancak şunu da unutmamak lazım ki; birçok avukat, sık ihtilaf yaşanan konularda dava almak isteyeceğinden, sizin öne çıkabilmek adına, uzmanlığınızla birlikte, kişisel markanızı, özetle “farkınızı” ön plana çıkartmanız gerekecektir. Rekabet, kaliteyi getirir. Ancak bizim hukuk sistemimizde malesef rekabet, bazı avukatlarca “ucuz avukatlığı” getirmekte, kaliteyi ise getireceğine, götürmektedir. Hukukta idealist olmak, avukatlıktan çok akademisyenlikte faydalı olabilir. Ancak avukat olacak ve serbest meslek faaliyeti yürütecekseniz, idealist olma ile para kazanma arasında seçim yapmanız gerekecektir. Teori ile pratik, birbirinden oldukça farklı. Fakültede aldığı eğitimle kendine uzmanlık dalı seçmeye kalkan bir avukatın, pratiği görünce, seçtiği daldan pişman olma ihtimali de mevcut. Örneğin seçtiği özel hukuk dalında, beklediği müvekkil potansiyelini yakalayamayıp, meslekte yeteri kadar kazanamaması olası. Seçmiş olduğu dalın uygulaması, düşündüğü gibi çıkmayıp, kendisini memnun etmeyebilir. Bir diğer ihtimal de, seçim yapan kişinin katakteristik vasıfları, o hukuk dalına uygun olmayabilir.  Piyasada kendini uzman olarak tanıtan ancak uzmanlığı, benzer 3 davaya girmekten ibaret olan, özgüveni tavan yapmış hukukçuların da bolluğunu düşündüğünüzde, bir hukuk dalında gerçek anlamda uzmanlaşırsanız, doğru stratejilerle piyasadaki ” çakma uzman” bir çok rakibinizi kolayca eleyebilirsiniz. Her bir hukuk dalı, uzmanlaşmak için farklı süreler gerektirir. Bazı hukuk dallarında uzmanlaşmak daha kolayken, bazıları oldukça vakit alacaktır. Örneğin boşanma hukukunda uzmanlaşmak isteyen bir avukatla, ceza hukukunda uzmanlaşmak isteyecek bir avukatın, öğrenmesi, takip etmesi, incelemesi gereken konu sayısı, yasa değişikliği, içtihat birbirinden sayı olarak oldukça farklılık gösterir. Kimi avukatlar, “Ceza avukatı” yada “İş avukatı” gibi nitelendirmelere karşı çıkmakta, ruhsatı olan her avukatın bu tür davalara girebileceğini, böyle bir ayrımın hatalı olduğunu iddia etmektedirler. Yargılama usulü, duruşmaların seyri, mevzuata hakimiyet, usul farklılığı gibi bir çok husus göz önüne alındığında, biz bu ayırımın yerinde olduğu kanatindeyiz. Müvekkiller de bu durumun farkındadırlar zaten. O yüzdendir ki işi 3 liraya almayı kabul eden avukata değil, 10 liraya alan ve konusunda gerçek anlamda uzman olan bir avukatla çalışmayı tercih ederler. Bir kısım avukatlar da kendilerini, örneğin “Anlaşmalı boşanma avukatı”  olarak tanıtırlar. Böyle bir avukata denk gelirseniz, bırakın kendisine iş vermeyi, yanından koşarak uzaklaşın. Medeni Kanun’daki 3 maddeden ibaret bilgisini kendisine “uzman” ünvanı vermeye yeterli gören bir avukatın, özgüvenine şüphe yoktur. Ancak hukuki bilgisi tartışılır. Marka Patent vekilliği, Spor Hukuku, Basın Hukuku, Gayrimenkul Hukuku, Aile Hukuku, İş Hukuku, Ceza Hukuku, İdare Hukuku, Vergi Hukuku, İcra Hukuku (Borçlu vekilliği), Ticaret Hukuku ve buna benzer saymayı unuttuğumuz bir çok dal, uzmanlık gerektirmektedir. Avukatlık ruhsatı olan ve baroya kayıtlı her bağımsız avukat, bu dallarada dava alabilir. Ancak mesele davayı almak değil, alınan işin hakkını vermektedir. Devam eden makalelerimizde, uzmanlık konusunda seçim yapmak isteyen meslektaşlarımıza, ileride hayal kırıklığı uğramamaları adına, fikir sahibi olduğumuz dallarla ilgili olarak, uygulama konusunda bilgiler aktarmaya çalışacağız.

Kaynak Linki : http://www.hukukitavsiyeler.com/2015/02/02/avukatlikta-alan-secimi-ve-uzmanlasma/

Avukatlıkta alan seçimi – Uygulamada Ceza Avukatlığı

Avukatlıkta alan seçimi – Uygulamada Ceza Avukatlığı 

 Bir önceki makalemizde, tüm hukuk dallarında yarım yamalak bilgi sahibi olmaktansa, belirli bir hukuk dalında uzmanlaşmanın çok daha akıllıca olacağına değinmiştik. Bu makalede, uygulamada ceza hukuku avukatlığının nasıl olduğuna, bir ceza avukatının ne gibi vasıflara sahip olması gerektiğine ve ceza hukuku avukatlığındaki kazanca değineceğiz. Daha önceden de bahsettiğimiz üzere, bazı avukatlar, “ceza avukatı” kavramını kabul etmemekte ve her avukatın ceza davasına girebileceğinden bahsetmektedir. Eğer ceza hukukunda uzmanlaşmayı tercih edecekseniz, bu alanın çok geniş olması nedeniyle diğer hukuk dallarını bir kenara koymanızı tavsiye ederiz. Çünkü iyi bir ceza avukatı, istisnai durumlar sözkonusu olmadıkça hukuk davası almaz. Bunun temel sebebi, ceza hukukunda uzmanlaşmanın çok fazla emek ve mesai gerektiriyor olmasından kaynaklanır. Bazı hukukçular, ceza avukatlığını, zorunlu müdafiilik kurumu (CMK) uyarınca vatandaşların ceza davası için ücretsiz avukat temin edebildiğinden bahisle gelir getirmeyen bir dal olarak görmektedirler. Oysa bize göre bu büyük bir yanılgıdır. Ceza mahkemesinde yargılanan bir sanığın, isnat edilen suçun türüne göre değişmekle birlikte, hürriyetinden yoksun kılınma riski bulunduğundan, hukuk mahkemelerinde görülen davalarda avukat tutmayan bir çok insan, ceza davalarında avukat arayışına gitmektedir. Bu hususta tercih yaparken de, ceza hukukunda uzmanlaşmış avukatları tercih etmekte, söz konusu özgürlük olunca, kesenin ağzını da daha çok açmaktadırlar. CMK avukatlığı yapanlar, genelde mesleğinin ilk yıllarında olan ve bu yolla ek gelir elde etmeyi amaçlayanlar. Mesleğin başında olunca da, ne kadar tecrübeli olabilecekleri konusunda takdiri size bırakıyoruz. CMK’dan atanan müdafiileri küçümsemek hadimiz değil. Hatta ceza avukatlığı yapmayı düşünen bir avukatın, seminere katılıp sertifika almasını,  barodan görevlendirileceği dosyalarla bir süreliğine de olsa ilgilenmesini oldukça yararlı buluyoruz. Ancak CMK’dan alınan işin alacağı vakit ve ödenen ücretler karşılaştırıldığında, o rakamlara o işin yapılması çok da akıl karı değil. Özetle bu hususta tavsiyemiz, CMK eğitimi alıp, uygulamada bir müddet de olsa tecrübe ve ek gelir kazanmak adına CMK avukatlığı yapmak ancak bu süreyi fazla uzatmamak yönündedir. Barodan müdafii tayini isteyen şüpheliler /sanıklar, genellikle maddi durumları iyi olmayanlardır. Seçim yapmak yerine, barodan atanacak avukata razı olan bir şüpheli /sanık, ya kendisine isnat edilen suçun yaptırımının farkında değildir ve “nasıl olsa haklılığım ortaya çıkar, ceza almam” mantığındadır. Ya da özel olarak tutacağı ceza avukatına ödeme yapacak gücü yoktur. Ceza avukatlığı yapmak isteyenler için,CMK avukatlığının bir diğer iyi yanı, müvekkil edinmede kendini gösterir. Baro tarafından atanan avukat, ücretini müvekkilden almaz. Ancak dosyada belli bir aşama için görevlendirilir. (Karakol sorgu, savcılık soruşturma gibi) Hal böyle olunca da, eğer şüpheli / sanık ile frekansları tutarsa, vekalet ücret sözleşmesi yaparak zorunlu müdafiilikten ihtiyari müdafiiliğe geçer. Ceza hukukunda, vekaletname sunarak davaya katılan vekil, baro tarafından atanan müdafiiden daha üstün tutulmaktadır. Öyle ki yargıtayi dosyada vekaletnamesi bulunan vekil yerine, barodan atanan vekile yapılan tebligatı, hatalı bulmaktadır. CMK vesilesi ile tanışıp dosyasına baktığınız müvekkiller, sizi ceza avukatı olarak tanıyacağından, dosyada tatmin edici bir savunma yapmanız durumunda, sizi çevrelerine referans olarak da verebilirler. Bu da zamanla ceza hukukunda müvekkil portföyünüzün oluşmasına yardımcı olur. Ancak bu konuda büyük beklenti içerisinde olmamalısınız. Çünkü, yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, genellikle maddi durumu olmayanlar zorunlu müdafiilik kurumuna başvurduklarından, ücretsiz halletmek varken avukata vekalet ücreti ödemek birçoğunun işine gelmeyecektir. CMK avukatlığı yaparken, yaralamadan hırsızlığa, adam öldürmeden uyuşturucuya, her tür dosya ile karşılaşmanız mümkün. Bu da size meslekte tecrübe edinmeniz adına ciddi anlamda pratik tecrübesi sağlar. Ceza hukukunda uzmanlaşabilmenin bir diğer yolu, salt ceza hukuku alanında faaliyet gösteren bir avukat veya hukuk bürosu yanında çalışmaktan geçer. İyi bir gözlemci olup, müvekkillerle yapılan görüşmelerden, cezaevlerine yapılan ziyaretlere, savunma dilekçelerinden, usul tekniklerine kadar çalışmış olduğunuz hukuk bürosundaki işleyişi takip ederseniz, bu size oldukça tecrübe sağlayacaktır. Ceza hukukunda yüksek lisans ve doktora yapmak, seminerlere ve konferanslara katılmak da elbette ki ceza hukukundaki mesleki gelişiminize oldukça faydalı katkılar sağlayacaktır. Ceza avukatlarının para kazanmadığı düşüncesi ise tamamen yanlış bir görüştür. Adalet sistemimizin ağır aksak ilerliyor olması, insanların, “nasıl olsa suçsuzluğum ortaya çıkar ve beraat ederim” mantığından uzaklaşmasına neden olmakta ve insanları, savunma yapmak üzere ceza avukatı arayışına itmektedir. İşin özü, hukuk sistemimize olan güvensizlik, ceza avukatlarına yaramaktadır. Özgürlük mevzu bahis olunca, hele ki tutuklu işlerde, tutuklu ile görüşemeyen sanık yakınları, bir şeyler yapabilmek adına çabalamakta, içerideki yakınlarını bir an önce çıkartabilmek adına fedakarlıktan çekinmemektedirler. Öyle ki, uygulamada, yakınını çıkarabilmek için evini, arabasını satıp avukatın vekalet ücretini ödeyenler dahi vardır. Hal böyle olunca da, ceza avukatlığının para kazandırmadığından bahsetmek oldukça hatalıdır. Gelelim ceza avukatlığının dezavantajlarına… İnsanlar, ceza avukatına ihtiyaç duyduklarında, doğal olarak kıdemlisini tercih etmek isterler. İnsanların gözünde de kıdem, her ne kadar tek başına yeterli olmamakla birlikte yaşla doğru orantıdadır. Ne kadar yaşlıysanız, o kadar kıdemli görünürsünüz. Mesleğe yeni başlayan bir avukatın, 23-24 yaşlarında olacağı düşünüldüğünde, ceza avukatlığından bir süre (bizce yaklaşık 5 yıl) ekmek yemesi ihtimali düşüktür.  O yüzden bu süreyi uzmanlaşmaya ayırmak (Yüksek lisans, ceza  ağırlıklı bir büroda çalışmak ve CMK yapmak), cüzi de olsa gelir elde etmenize yardımcı olacaktır. Ceza hukukçuluğunun bir diğer dezavantajı, müvekkil portföyünüzün suç işleyenlerden / suç işlemeye meyilli insanlardan oluşacak olmasıdır. Problemli insanlar, beraberinde problem de getirebilirler. O yüzden üslubunuza, tarzınıza, duruşunuza özellikle dikkat etmeniz gerekir. Ceza davalarında asıl para, tutuklu işlerden kazanılmaktadır. Bu nedenle dilekçe yazıp duruşmalara girmeye ek olarak, bir de müvekkilleri karakolda, cezaevinde sık olarak ziyaret etmek gerekir. Avukat, çoğu zaman, müvekkil ile yakınlarının haberleşebilmesinde aracı olarak da kullanılmakta olup, cezaevi ziyaretlerini aksatmamak, işin hakkını vererek takip ettiğinizin en belirgin göstergelerindendir. Dolayısı ile bir ceza hukuku avukatı, hukuk davalarına bakan bir avukattan daha fazla ofis dışında vakit geçirmek durumundadır. Hal böyle olunca da, yukarıda da değindiğimiz üzere, diğer hukuk dallarına ayıracak vakti kendinde çoğu zaman bulamaz Hitabet sanatı güçlü olan avukatlar, ceza hukukunda daha revaçtadırlar. Sanık ve yakınları, savunma dilekçesinin içeriğinden çok, avukatın duruşmada sözlü olarak neler söylediği ile ilgilenir. Bu yüzden yazılı savunmaya ek olarak, duruşmalarda da, söz alarak savunmanın can alıcı noktalarını vurgulamak ve bunu yaparken ses tonunuzdan üslubunuza kadar herşeyinize dikkat eteniz gerekir. Kimileri buna “tribüne oynamak” dese de, karşınızda müvekkilinizin suçsuzluğuna veya daha az cezayı hakettiğine inandırmanız gereken bir mahkeme heyeti / C. Savcısı bulunacağından, laf kalabalığı yapmadan, doğru noktalara hedef alarak, davanın seyrini değiştirmeniz elbette ki mümkün. Ceza avukatı kurnaz ve pratik zekalı olmalıdır. Karşı tarafın veya tanıklarının beyanlarındaki varsa çelişkileri, dosyada varsa hukuka aykırı elde edilmiş delilleri net bir şekilde görebilmeli ve bunları müvekkili lehine kullanmayı becerebilmelidir. Örneğin dosyaya vakıf olan bir avukat, müşteki tarafın veya tanığının duruşmadaki ifadesinde, bir çelişki yakaladığında, tanığın veya müştekinin beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, çarpıtıldığını mahkemeye gösterebilmek adına, kilit sorular sorabilmelidir. Eğer avukat, dosyaya hazırlanmadan duruşmaya girerse, müşteki veya tanık beyanlarından sonra “aleyhe husuları kabul etmiyoruz”,”Yazılı olarak cevap vereceğiz” demekle yetinirse, müştekiyi veya tanığı bir daha karşısında görüp soru sorma ve sıkıştırma şansını bulamayacaktır. Son olarak, eğer çok fazla merhametliyeseniz, ceza avukatlığı yapmanız zor. Ceza dosyasında bir tarafta suçtan zarar gören ve yakınları bulunurken, vicdanen, haksız olduğunu bile bile bir müvekkili savunmak size zor gelecekse, yol yakınken ceza avukatlığını unutun derim. Çünkü ceza hukukunda, müşteki vekilliğinden değil, sanık müdafiiliğinden para kazanılır. Çoğu zaman, gerçekten suçsuz olanı savunmak, suçluyu savunmaktan daha kolaydır. Ancak asıl para kazandıran müvekkiller, “gerçekte suçlu” olan müvekkillerdir.

Kaynak Linki : http://www.hukukitavsiyeler.com/2015/02/02/avukatlikta-alan-secimi-ceza-avukatligi/